top of page

Korku Kültürü


Korku, insanın hayatta kalabilmesine yardımcı olan duygu halidir. Bazen bir köpek gördüğümüzde korkarız, bazen evde yalnızken bir ses geldiğinde ya da bazen yolda yalnız yürürken korkarız. Bizi korkutan bir durumla karşılaştığımızda bedenimizde bir takım değişimler meydana gelir. Kalp atışında artış, terleme, göz bebeklerinde büyüme gibi değişimler.. Tüm bunlar insanın doğası gereği normal karşılanan olaylardır, olaylar karşısında kaç ya da savaş tepkisini insan vücudunun biyolojik gelişimine bağlı olarak meydana gelir. Tüm bu durumların dışında bir de korku kültüründe büyümek vardır, korku kültürüne sahip toplumda yetişmek o toplumun kurallarına uymak zorunda kalmak, korku kültürüne sahip aileler vardır o ailenin kurallarına uymak zorunda kalarak yetişmek. Korku kültürü anlayışıyla yetişen bir çocuk sürekli olarak birilerine itaat etmek, birilerine saygı göstermek, saygı duyduğu kişinin davranışlarını gözlemleyerek o nasıl davranacaksa o yönde davranışlar sergilemek gibi temelinde korku ile başlayan davranışlardan ibarettir. Korku kültürü, insanın özüne önem vermez; sosyal maskeler, mevkiler ve maddiyat önemlidir. Korku kültüründe yetişen bir insan "değer" nedir tam anlamıyla bilmez çünkü gelişim süreci boyunca o değer kendisine verilmemiş, öğretilmemiş, hissetmemiş ve hissettirilmemiştir. Korku kültürüyle büyüyen insanlarda saygı duymaktan öte itaat etmek daha baskındır. Yaptığı bir iş/durum doğru bile olsa yöneticisi, öğretmeni, ebeveynleri onun doğru olduğunu düşünmeyip kabul etmediği sürece bu kişi o davranışı kabul etmeyecektir. Korku kültüründe yaşayan kişilerin özgüven problemleri kaçınılmazdır. Kendi düşünce ve davranışlarını özgürce ifade edemedikleri için sürekli olarak birileri tarafından yönlendirilmeye ve yönetilmeye alışmışlardır. Bu kişilerde öz-benlik oluşumu ile ilgili eksikliklerin oluşması ya da yıllar sonra bu eksikliğin farkına varılması korku kültüründe yetişmiş olmanın bir diğer sonucudur. Örneğin; Korku kültüründe yetişmiş bir kişi, iş ortamında mevki olarak kendisinden üstün bir kişinin varlığı söz konusu olduğunda bu üstün kişinin yakındayken kendisi olarak sergilemek istediği davranışlarını sergileyemez. Birisi ona günaydın dediyse, bu kişi kendinden üstün gördüğü kişinin karşı tarafa cevap olarak günaydın demesini bekler. Kendisinin cevap vermesini yanındaki kişiye saygısızlık onu hiçe sayma olarak görecektir. Korku kültüründe yetişen kişi kendisi gibi davranamadığı için yıllar sonra kendini yetersiz ve mutsuz hissetmeye başlayabilir. Kendisine uygulanan baskı, korku gibi duyguların ardından kendisi de çocuklarına aynı davranışlarda bulunma eğiliminde olabilir. Nesiller boyunca bu korku kültürü bu şekilde devam edebilir. Karşımızdaki kişiye ( öğretmen, kardeş, anne-baba, yönetici, müdür vb.) saygı duymak ve ondan korkmak ikisi farklı anlamlar taşımaktadır. Elbette ilişki kurduğumuz kişilere karşı saygılı olmak, onun fikir ve görüşlerine saygı göstermek, dikkatli bir şekilde onu dinlemek en önemlisi de sağlıklı bir şekilde konuşabilmektir. Fakat korkmak! sürekli olarak karşı tarafı memnun etmeye çalışmak, onun isteklerini her zaman yerine getirmek, istemiyor olsak bile boğun eğmeyi gerektirebilir. İşte bu yüzden kendi değerlerinin, fikirlerinin, ne hissettiğinin, kim olduğunun, neler yapıp yapamayacağının her şeyden önce "kendinin" farkına varmak, bir işi kendi başına birey olarak yapabilecek özgürlüğe sahip olarak yaşamanın değerinin farkına varabilmek..

 
 
 

Yorumlar


İletişim

Sorularınız için bana ulaşabilirsiniz

Uzman Klinik Psikolog

Şevval Sünbüloğlu

​​

     0552 302 56 90​

     psikologsevvalbasar@gmail.com

Atatürk Mh. Çeşme Sk. Ayvazlar İş Merkezi, No:2 D:15 Ümraniye 

© 2019 Psikolog Sevval Sünbüloğlu- All rights reserved

bottom of page