Evin,Kendin

Yazar: Psikolog Ceyda Çalışkan

En son ne zaman yalnızlığınla baş başa kaldın?

Ne zaman kendini ‘huzurlu’ bir şekilde tanımladın?

Ne zaman kendin hakkında düşündün? Ya da daha derine inelim.

Ne zaman yalnızlığından kaçmak için kendini sokaklara attın?

Kendini ne zaman bir yere tam anlamıyla ait hissettin? Yaşadığımız bu zorlu pandemi sürecinde en iyi tedbir evde kalmak.

Ne var ki bu evde kalmanın süresi belli değil. O kadar alışmışız ki gün içerisinde oradan oraya koşturmaya, bir gün evde dursak bile ‘canım sıkılıyor’ demeye ve ikinci gününde mutlaka dışarı çıkmaya. Bir an evde boş duracak olsak hemen bir arkadaşımıza mesaj atıp ‘Hadi kalk kahve içmeye çıkalım’ veya ‘Sahile gidelim’ demeye…

Ama bu süreçte biliyoruz ki dışarı çıkmak hem bizi hem sevdiklerimizi riske sokuyor. Bir süre fiziksel izolasyonda kalmaya mecburuz. Evet mecburuz ama bu süreyi miskinlikle geçirmeye, üretemeyeceğim endişesine kapılmaya mecbur değiliz. Üretimin, yaratıcılığın sadece dışarı çıkınca olabileceğine o kadar inanmışız ki çoğumuz evde ‘Kolum bile kalkmıyor’ veya ‘Hiçbir şey yapasım gelmiyor! Diyebiliyor.

Bu süreci kendimize daha çok yakınlaşacağımız, daha iyi tanıyabileceğimiz kendimizle daha iyi vakit geçirebileceğimiz bir sürece dönüştürebiliriz.

Hepimizin kendini ait hissettiği, kendini bulduğu, kendini kendi olarak görebildiği fiziksel mekanlara ihtiyacı vardır. Bu mekanları kendi sevdiğimiz şekilde dekore edebiliriz. Kendimize ait bir evimiz varsa komple evi, sadece bir odamız varsa odamızı veya evin bir noktasına bizi huzurlu hissettirecek, keyif verecek bir alana dönüştürebiliriz. Yıllardır ertelediğiniz o dağınık dolabınızın içini düzenleyebilir, almak istediğiniz çerçevelerinizi gidip alabilir, nasıl olsa dışarıda çalışıyorum deyip düzenleyemediğiniz çalışma masanızı bu süreçte kendi zevkinize göre döşeyebilirsiniz.

Dekore ederken şu sorular aklınızda bulunsun; ben kendimi hangi mekanda var etmek isterim?

Nasıl mekanlar beni huzurlu hissettirebilir? Nasıl mekanlar beni kendimle baş başa kalmak için bana güç verebilir? Bu gibi sorulara cevap vererek kendi alanımızı kişiselleştirebilir, huzurlu hale getirebiliriz. Yaşamda rahat hissettiğimiz mekanlar yaratmak, bir eşya ile ilişki kurmak ona anlam yüklemek bize gerekli olan huzuru getirir. Bu kadar stresli, kaygılı belirsiz bir dönemden geçerken toplumdan, negatif haberlerden, canınızı sıkan arkadaşınızdan, işinizin, sınavlarınızın size yüklediği sorumluluklarınızdan kaçmak için kendimize ait bir alana ihtiyacımız vardır.

Aynı zamanda bu alan hayatı nasıl yaşamanız gerektiğini, ne olmak, ne yapmak istediğiniz hakkında düşünebileceğiniz ve hayatınızı gözden geçirmek gibi kendinizle sohbet edebileceğiniz en iyi mekan olmalı. Bu dünyada daha canlı daha dolu dolu, doygun yaşamak istiyorsak elimizden gelen tek bir şey var; kendimizi ve içinde bulunduğumuz dünyamızı tanımak.

Kendimize sorular sormak, kendimize meraklı gözlerle bakmak. Bu hayatta kendini gerçekten tanımaya başlamak kendine verebileceğin en büyük değer! Ayrıca bu süreçte kendinizi tanıdıkça, ruhunuzla birlikte dinlendikçe fark edeceksiniz ki yaratıcılığınız da bir üst noktaya çıkacak. Bu yaratıcılık illa ki işinizle ilgili olmayabilir, hobilerinizi geliştirebilir, çocuklarınızla veya evcil hayvanlarınızla ilgilenebilir, ilgilendiğiniz bir konuyla ilgili bir şeyler okuyabilir, yeni yemek tarifleri deneyebilirsiniz.

Evlerimizde kendimizi rahat bulduğumuz huzurlu bulduğumuz alanlarda geçirip daha sonrasında tüm canlılığımızla tüm üretkenliğimizle en önemlisi kendimizi tanımış tüm benliğimizle dışarı çıkmaya hazır olacağız! Unutmayın ki kendimize ait bir mekan hayatın belirsizliğinden, güvensizliğinden sığınabileceğimiz tek yer.

Bu nedenle evlerimizi benimsemeli, kendimizi rahat huzurlu güvenli hissedebileceğimiz bir alana çevirmeli. Evinde ve kendinle kalman dileğiyle!