ACIMALI MI ?
- nisanilayda
- 30 Ara 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 1 Oca 2021
Ruhsal problemi olsun ya da olmasın kendine ya da kendimize acıma söylemlerini sıklıkla duymuş / kendimize sarf etmişizdir.
-Ah zavallı ben, daha çekeceğim ne kaldı!
-Ah Aaah, seninki de dert mi benimkinin yanında canım.
-Çok şanssızım, her şey de benim başıma geliyor, acınası bir haldeyim.

Genel olarak kişi ya da kişiler günlük sorunlarını, geçmişte başına gelenleri ya da yetersizliklerini düşünüp, depresif ruh hallerine girebilir, bundan dolayı yoğun çökkünlük durumu yaşayabilir ya da tamamen bu durumdan kaynaklı haz duyabilir.
Anksiyete, depresyon, OKB başta olmak üzere, ruhsal problemlere sahip kişilerin ise, bunları daha sık yaptığını görebiliriz.
Peki gerçekten bu kişiler kendine acımalı mıdır?
Yani, çözümleyemediği ve baş edemediği ruhsal problemleri sebebiyle kompülsiyon geliştirmiş bir kişi acınası halde midir? Yoksa, yapması gereken: kendine acımayı ya da insanların ona acıdığını düşünmeyi bırakıp, hayatını daha işlevsel hale getirmek için adımlar atması gerektiği midir?
Ruhsal problemler, kişinin hayatını dayanılmaz noktalara getirebilmektedir. Çoğu kişinin hayatında rutininin bozulduğu, enerjisinin olmadığı, işlerin pek de yolunda gitmediği zamanlar olağanken, ruhsal problemlere sahip kişiler gündelik hayat problemlerinin yanı sıra dengede kalmakta zorlanan ruh durumu, istenmeyen düşünceler ve bu düşüncelerin getirdiği fiziksel/ psikolojik problemlerle baş etmek durumunda kalmaktadır. Bu kişiler yalnız kalmakta, çevreleri tarafından anlaşılamadığını düşünmektedir. Bu da beraberinde, melankoli, yalnızlaşma, benlik saygısının düşmesi gibi sorunları getirmektedir ki, tüm bunları yaşayan kişi kendine acımaya başlar. “Sen bunları hak etmedin.” Söylemlerini daha sık duyar hale geliriz.
Ruhsal problemlerin getirisi olmasının dışında, görünürde bir ruhsal problemi olmayan kişilerin de kendilerine acıdıklarına hatta kendilerini dış çevreye karşı acındırdıklarına ve bundan haz duyduğuna da şahit olmak mümkündür. Fakat, bu acıma ve acındırmalar bir süre sonra patolojik hal alabilmektedir. Kişinin işlevselliği, kişilerarası ilişkilerini bozacak seviyeye gelebilmektedir.
Burada konu, yine hep söylenen “denge” kavramına gelmektedir. Kişi kendine acımalı mı, ne kadar acımalı?
Tabii ki tüm günümüzü “sen çok güçlüsün” “kim sana acıyabilir” diyerek geçiremeyiz. Bir süre sonra bu da, patolojik hal alacaktır çünkü. Fakat, bize sürekli acınası olduğumuzu söyleyen iç sesimize, kulak asmayabiliriz. Bu bizim kendi baş etme mekanizmalarımız yoluyla olmuyorsa, profesyonel destek alabiliriz.




Yorumlar